• Samsun
  • Son Güncelleme 16:37

"Her çağ kendi neslini, her nesil kendi kültür ve edebiyatını oluşturur. Edebiyat ve kültürün oluşmasında en büyük etken ise dildir. Geçmişten bugüne dil, her zaman konuşulduğu toplumun şeklini almış ve yine bu şekli ile edebiyata yansımıştır."

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Her çağ kendi neslini, her nesil kendi kültür ve edebiyatını oluşturur. Edebiyat ve kültürün oluşmasında en büyük etken ise dildir. Geçmişten bugüne dil, her zaman konuşulduğu toplumun şeklini almış ve yine bu şekli ile edebiyata yansımıştır. Örneğin biz, Orta Asya’da göçebe bir yaşam sürerken edebi eserlerimiz:  ‘’komşularla olan mücadelelerimiz, Çin entrikaları, hayatta kalabilme, varlığımızı devam ettirebilme’’ temaları üzerine kurulmuşken Talas Savaşı’ndan yani İslamiyet’le tanışmamızdan sonra  yaşadığımız bölgelerin ve kullandığımız yazılı ve sözlü dilin değişmesi üzerine bu durum edebi eserlerimize de yansımış, Arap ve Fars kültür ve edebiyatlarından etkilenmemize neden olmuştur. O dönemde artık satır altı Kur’an tercümeleri; Yaradan’ın varlığı, birliği ve ululuğu; dini ve tasavvufi terimler hem kültürümüzde hem edebiyatımızda geniş yer tutmuştur. Devam eden zamanlarda Anadolu topraklarına gelişimiz ve kısa süre içerisinde başka kıtalara da hükmetmeye başlamamız ile hem kendi kültürümüzü gittiğimiz yerlere götürdük hem de oralarda yepyeni kültürlerden etkilendik. Edebiyatımızda ise artık ‘’imparatorluklar, cihan hâkimiyeti, İslamiyet’i yayma düşüncesi, görkemli ve şaşalı zamanlar’’ anlatılmaya başlanmıştı. Ta ki.. On Dokuzuncu yüzyılın sonunda artık imparatorluğun parçalanma sürecine girmiş olmasıyla halkın olmasa da aydın kişilerin yüzlerini batıya dönmeleri sonucu kültürümüz hızlı bir batılılaşma sürecine girmiş oldu ve hatta bu batılılaşma çoğu kez yanlış anlaşılmış olup yine edebi eserlerimize mizah unsuru olarak yansıdı. Bununla birlikte yaşanılan sürece paralel olarak ‘’vatan, millet, hürriyet, hak’’ gibi kavramlar artık edebi eserlerde yerlerini almaya başlamışlardı. Milli mücadele yıllarına geldiğimizde kaçınılmaz olarak yazarlar bağımsızlığın mutlaklığı, istiklalin gerekliliği, Türk milletinin karar ve azmini kalemlerine taşıdılar. Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılan eserleri okuduğumuzda halkın yeni rejime ayak uydurmakta zorlandığı bununla birlikte hızla yapılan inkılaplar ile sosyal ve siyasi alanlardaki ilerleyişimizi görebiliriz. Günümüze geldiğimizde ise eskisi gibi kemikleşmiş, sıkı sıkıya bağlı olunan bir kültürden söz etmek çok mümkün olmadığı gibi edebi eserlerde de böyle izlere rastlamak kolay değil. Bizim içerisinde bulunduğumuz fütürist, sürrealist, postmodernist olan bu yüzyılda neredeyse tüm olgular iç içe geçmiş durumda. Bu iyi bir şey mi henüz bilemiyoruz. Bunun kararını bizden birkaç sonraki nesil verecek. Ama şunu biliyoruz ki hem kültürün hem de kültürü derinden etkileyen dilin merkezinde tek bir varlık var: ‘’insan’’…

0 Yorum

Yorum Yap