SON DAKİKA HABERLERİ
  • Samsun
  • Son Güncelleme 11:57
Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU Görseli

Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

Köşe Yazarı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Diğer Köşe Yazıları

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Kendine ne kadar değer veriyorsun?

Bir insanın ruh sağlığının en temel unsurlarında biri de sağlıklı gelişen “kendilik değeri”dir. Diğer bir deyişle “benlik saygısı” sağlıklı ruhun en temel özelliklerinden biridir.

‘Benlik saygısı’ kavramı ile ‘özgüven’ kavramları bazen birbirine karıştırılıyor. Aşırı özgüvenli diye tarif edilen biri aslında reaksiyon formasyon mekanizması vb. savunma düzenekleriyle düşük özgüvenini örtüyor olabiliyor. Adler’in tanımlamasıyla ‘aşağılık kompleksi’ ile ‘yükseklik kompleksi’ aslında benzer durumları tarif ediyor. Örneğin, sokakta ona buna sataşan, dayılanan birinin yüksek özgüveninden çok, düşük özgüveninden söz edebiliriz. Anlam kargaşasını azaltmak adına ‘özgüven’ yerine ‘benlik saygısı’ (self-esteem) sözcüğünü kullanmak daha uygun görünüyor.

Kendi benlik saygını artırmak, kendinle barışık olmak için önce kendini olduğu gibi kabul etmen gerekir. Bunun için de kendini iyi tanımalısın. Kendine karşı dürüst olmalı, kendinle yüzleşmelisin. Eğer kendini tanımladığın –doğuştan gelen ya da zamanla kazandıkların- özellikler, davranış örüntüleri ve duygular, kendine koyduğun vizyon ve misyon ile uyumlu ise kendinle barışıksın demektir. Eliot, “Bu dünyaya verilen zararların yarısı, kendini önemli hissetmek isteyen insanlar tarafından verilir” der.

“Benlik saygısının düşük olması -diğer bir deyişle aşağılık kompleksi- aynı zamanda yükseklik kompleksini de içinde barındırır” demiştik. Benlik saygısının en düşük olduğu klinik durumlardan biri de narsistik kişilik bozukluğudur. Bazen narsizm ile bencillik birbirine karıştırılır. Benmerkezcilik ve başkalarının olumlu ya da olumsuz eleştirilerine karşı aşırı duyarlı olmak çocuklarda, ergenlerde ve narsistik kişilik sorunları olanlarda çok yaygındır. Aslında bile isteye benmerkezci davranmazlar, yani bencillik etmezler bu bireyler. Oscar Wilde’ın dediği gibi, “Bencillik insanın istediği gibi yaşaması değil, başkalarının kendisinin istediği gibi yaşamasını beklemesidir.”

DSM’ye göre narsistik bireyler, fantezi düzeyinde ya da davranışlarda açıkça büyüklenmecilik gösteren, eşduyum kapasitesinden yoksun, başkalarının kendileri ile ilgilenmelerine karşı aşırı duyarlı, eleştiri karşısında öfke, utanç ve küçük düşme gibi duygular yaşayan, kişilerarası ilişkilerde sömürücü ve ben-merkezci, zihinleri başarı, güç, güzellik ve ideal aşk fantezileri ile meşgul, sürekli dikkat ve hayranlık bekleyen, haset duyguları yoğun olan insanlardır.

Narsisizm konusunda yoğun olarak çalışmış Kohut ise, narsisistik zedelenmeyi –kökeni çocuklukta olan- “çocuğun coşkulu, büyüklenmeci teşhirciliği karşısında uygun olmayan bir aynalamaya” bağlayacaktır. Cooper’a göre narsizmin özellikleri, “kibir, benmerkezcilik, büyüklenmecilik, duygudaşlık/eşduyum yoksunluğu, beden imgesine odaklanmış endişeler, kendilik ve nesne sınırlarının zayıfça ayrışmış olması, sürekli nesne bağının yokluğu ve psikolojik töz eksikliğidir.”

Narsistik bireylerde görülebilen, sürekli kendinden söz etme, kendinin aşırı farkında olma, zedelenebileceği ortamdan kaçınma, savunmaya yönelik kibir, uzaklık ve sağukluk, hastalık hastalığı, kendine yabancılaşma, gerçekliğe yabancılaşma, kendine saygı ve güvenin azalmasının ön planda olduğu depresif dönemler, öfke krizleri, düşük kendilik saygısını telafi etmeye yönelik büyüklenmeci fanteziler, cinsel sapıklıklar, genellikle hep yaşanan eksiklik, boşluk, yetersizlik ve değersizilik hissini azaltmaya ve kendini iyi hissetmeye yöneliktir.

Engin Geçtan, “Narsistik kişi, çocuklarını da kendi yansımaları olarak görme eğilimindedir. Çocuğunu, nefret ettiği gerçek beninin yansıması gibi görüp ona saldırabilir; sahte beninin kusursuzluk ve görkem beklentilerini ona yansıtabilir; kendisine ısmarlayıp da gerçekleştirememiş olduğu bir yaşamı onun şahsında yaşamaya/gerçekleştirmeye çalışabilir. Böylece geleceğin narsisistik kişisini de ısmarlamış olur” der.

Kohut ise, biri çocuksu megalomanyak büyüklenmeciliğin mirası olan ihtiraslarla, diğeri idealleştirilmiş ebeveyn imagosunun mirasçısı olan idealleri birbirinden ayırır. Lacan ise, ihtiraslar ile narsizm arasında ilişki kurarken, bireyin –sağlıklı olarak- bütünlüğünü sağlayan şeyin kendi önüne koyduğu idealleri olduğunu söyler. Lacan’a göre da özellikle babanın sağlıklı tutumu/varlığı ile idealleştirme süreci sağlıklı olabilir. Böylelikle birincil narsismden çıkılıp ikincil narsizme geçilir. Aşılamayan birincil narsizm arkaik, bebeksi ve patolojik iken; ikincil narsizm erişkin hayatın doğal bir parçasıdır.

Kendi benlik saygını değerlendirmek için; kendine şu soruları sorabilirsin: “Alınganlık yapıyor muyum?”, “Eleştirileri dinlerken sakin kalıp, kendime dersler çıkarmaya mı çalışıyorum, yoksa kendimi savunma refleksim mi harekete geçiyor?”, “Kendimi ‘işe yaramazın tekiyim’, ‘beceriksizim’, ‘sevilmeyen biriyim’ gibi etiketlerle tanımladığım oluyor mu?”, “Başkalarının olumlu ya da olumsuz yorumlarına göre duygularım belirgin olarak değişiyor mu?”, “Karar verirken her zaman onay almak zorunda mı hissediyorum?”, “Başkalarının bana karışması beni çok rahatsız ediyor mu?”, “Hayal kırıklığı yaşadığımda, duygularımın eski hâline dönmesi çok zaman alıyor mu?”, “Yaşadığım zorluklar bende pes etme isteği uyandırıyor mu, yoksa zorluklar motiavasyonumu daha da mı artırıyor?”, “Kendime kendimle uyumlu hedefler mi koyuyorum, yoksa kendime koyduğum hedefler altında eziliyor muyum? Yoksa hedef koymaktan bile endişe mi duyuyorum?”, “Aynaya baktığımda gülümsüyor muyum?” (…)

Benlik saygısının nasıl arttırabileceğine yönelik önerilerimi diğer bir yazıda aktarmak isterim.

Sıhhat ve muhabbetle…

0 Yorum

Yorum Yap