SON DAKİKA HABERLERİ
  • Samsun
  • Son Güncelleme 16:04
Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU Görseli

Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

Köşe Yazarı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Diğer Köşe Yazıları

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Kadın Olmak, Erkek Olmak ve Diğerleri

 

Basında yakın zamanda çıkan üzücü bir haber üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim. Öncelikle bilgi verici, kısa bir özetle giriş yapalım. Sonra gündem olan duruma yeniden döneriz.

Cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim birbirlerine sıkça karıştırılan farklı kavramlardır. Biyolojik/ genetik cinsiyetin aksine, cinsel kimlik ve yönelim, sosyal, kültürel, psikodinamik pek çok unsurdan etkilenir. Son yıllarda cinsel roller ve cinsiyet kimliği üzerinde yoğunlaşan tartışmalar, insan cinselliğini eril ve dişil olarak ikiye ayırmak yerine bu iki rengin çok farklı karışımlarından oluşan bir yelpaze olarak da görme eğilimini hızlandırmıştır.

Cinsiyet doğuştan belirlidir ve insan dişil eşey kromozomları XX, erkeklerde XY temel belirleyicidir. Bazı genetik hastalıklarda XO, XXY, XXX, XYY gibi varyasyonlar görülebilir. Bu varyasyonlara sahip bireyler birincil ve ikincil cinsiyet özellikleri kazanımında, dolayısıyla da cinsel kimlik gelişiminde sıklıkla sorun yaşasalar da, en az bir Y kromozomunun varlığı cinsiyetin erkek olduğunu belirlemektedir.

Cinsel kimlik ise, o cinsiyete ait toplumsal davranış örüntüsünü ifade eder.

Cinsel yönelim, cinsel ilişki için seçilen/arzu edilen eşi ifade eden bir kavramdır.

Ek olarak, ‘erkek fatma’ olarak tanımlanan ‘erkeksi’ davranışlar sergileyen kızlar ya da ‘kızlara özgü’ davranışlar sergileyen erkek çocukları vardır. Günümüzde, bu davranış ve tutumların tümüyle -tıbbi/ psikiyatrik yaklaşım bağlamında- sağlıklı/tipik gelişimin içerisinde yer alan davranış örüntüleri olduğu görüşü yaygın olarak kâbul görmektedir.

Cinsiyetin net olarak belirli olmadığı interseks durumları arasında, eşey kromozomu bozukluğu olan ya da doğuştan cinsel organların gelişiminde yeterli bir farklılaşma oluşmayan (ambigius genitale varlığında) ya da hermafrodit (iki farklı cinsiyete özgü yapıyı birarada bulunduran) bireyler genellikle küçük yaşlardan itibaren bir cinsel kimliğe uygun olarak yetiştirilirler. Bu bireylerin iç ve dış cinsel organları da belirlenen cinsel kimliğe uygun olarak ameliyat edilebilir. Bu tür biyolojik cinsiyeti belirsiz çocukların hangi cinsel kimliğe uygun olarak yetiştirilecekleri pek çok farklı disiplinden uzmanların aile ile birlikte verdiği karar sonucunda belirlenmektedir.

Şimdi de gündem olan duruma gelelim. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği’nin basın duyurusundan alıntı yaparak devam edeyim:

“12 Ağustos 2023 tarihinde (...) (iki) gazetede yayımlanan ve (…) isimli bir doktor ile olan röportaja yer verilen haberde kışkırtıcı ve hüküm içeren ifadeler kullanılmış, meslektaşlarımızın fotoğraf, isim ve bağlı oldukları üniversite afişe edilerek topluma hedef olarak gösterilmişlerdir. Akademiye, insanlığa yıllarca hizmet vermiş hekimlere yapılmış olan girişim tarafımızdan kabul edilemez. (…)

Cinsiyet hoşnutsuzluğu gencin hissettiği cinsel kimlikle, onun için doğumda belirlenen cinsiyet kimliği arasında belirgin bir uyuşmazlık olması durumudur. Bu durum gençler tarafından fark edildiğinde çoğu zaman gencin hissettikleri ve çevresi arasında sıkışması nedeniyle sonu intihar düşünceleri ve kendine zarar verme davranışlarına kadar ilerleyebilen bir süreç ortaya çıkmaktadır. Cinsiyet hoşnutsuzluğunun kalıcı olmayabileceği de göz önüne alınarak ülkemizde bu gençlerin klinik tıbbi bir müdahale öncesinde uygunluklarının değerlendirilmesi için, çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanları tarafından gençlerin ailesi ile uzun süreli takibi gerekli görülmektedir. Endokrin müdahaleden önce gencin ruhsal olarak iyilik halinin sağlanması ve karar alabileceği düzeyde zekâ ve ruhsal olgunluğa sahip olması gerekmektedir. Endokrin müdahaleler için multidisipliner bir kurul ile değerlendirmeler yapılır. (…)”

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin basın duyurusundan alıntı yaparak devam edelim:

Son zamanlarda bazı basın organlarında bilimsel bir yayındaki içerik gerekçe gösterilerek bilim dışı iddialar ile meslektaşlarımızın hedef haline getirildiğini görmekteyiz. Bireyin ve toplumun sağlığı için görev yapan meslektaşlarımızın maruz kaldığı bu saldırı kabul edilemez. Bilgiden ve bilimsel veriden yoksun bu ifadeler sadece meslektaşlarımızı değil; iyi hekimliği, insan sağlığını ve bilimsel hakikati de hedef almaktadır. Cinsiyet ve cinsiyet kimliğine ilişkin çarpıtılmış içerikler ile yapılan bu saldırılara bilimsel kılıf oluşturma çabası ise sağlığa erişim hakkını engelleyecek birçok tehlike barındırmaktadır. (…)

Cinsiyet kimliğinde çeşitliliğin toplumda yaygınlığıyla ilgili farklı bulgular vardır. Ancak farklı bulguların olmadığı en net konu, bu bireylerin damgalanma ve dışlanmaları nedeniyle sağlık sistemine ulaşmalarındaki zorluklardır. Günümüzde geçerli olan uluslararası ve Türkiye’de Sağlık Bakanlığınca kullanılan hastalık ve sağlıkla ilişkili tıbbi sınıflandırma sistemleri vardır. Bahsedilen durum, ICD-11’de (2017) “Cinsiyet Uyuşmazlığı”, ruhsal bozuklukların sınıflandırma sistemi olan DSM-5’te (2013) ise “Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk” adlarıyla tanımlanmıştır. Bu rehberlerde de tanımlandığı şekilde kişinin cinsiyet kimliği ile doğumda belirlenen cinsiyetin örtüşmemesi durumu sağlık hizmeti sunucularının hizmet vermesi gereken durumlardan biridir. Herhangi bir cinsiyet kimliği tedavi gerektiren ruhsal bir hastalık değildir; ancak cinsiyet uyuşmazlığı bireylerin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için ek tıbbi gereksinimlerinin olduğu bir durumdur. (…)

Bu konularda sağlık hizmeti sunulması, eğitim verilmesi ve araştırma yapılması hekimliğin temel sorumluluklarının gereğidir. Bu etkinliklerin yanı sıra kişi ve toplum sağlığına olumsuz etkileri bilinen ayrımcılık ve damgalanma ile mücadele hekim kimliğinin temel bileşenleri arasındadır. Bu temellere kişisel görüşler, günlük siyaset ve toplumsal baskı ile yön verilemez. (…)

Topluma zarar veren, ayrımcılığa zemin hazırlayan bu söylemler herkesin sağlık hakkını ve sağlığa erişimini tehdit etmektedir.”

Tüm bu açıklamalardan görüleceği gibi, Türkiye’de, cinsel yönelim, cinsel kimlik ve cinsiyet hoşnutsuzluğu gibi konular toplumda hâlen tam olarak anlaşılmamış alanlardır. Maalesef bu alanlarda zorluklar yaşayan bireyler çok sayıda damgalama ve ayrımcılık eylemine/söylemine maruz kalmaktadır. Ayrıca hekimler de, önyargılı ve düşmancıl bir dille hedef gösterilmeye devam etmektedir. Yetkili mercileri bu konuda daha duyarlı olmaya ve ilim ve irfan yoluyla hareket etmeye davet etmek isterim.

Yeni bir yazıda buluşmak üzere.

Sıhhat ve muhabbetle…

Kaynaklar

  • Türkiye Psikiyatri Derneği. Basın duyurusu. 14.08.2023
  • Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği. Basın duyurusu. 15.08.2023
  • Karabekiroğlu K. Eril olmak Dişil Olmak. Türkiye Klinikleri. Kitap bölümü. (baskıda)
  • Karabekiroğlu, K. “Bu Ne Lan Böyle, Kadın mı Erkek mi Belli Değil” Psikeart Dergisi, Erkeklik Sayısı 50: 54-57 (2017)
  • Karabekiroğlu, K. “Dünyayı Kadınlar Kurtaracak” Psikeart Dergisi, Kadınlık Sayısı 51: 18-21 (2017)

 

 

 

0 Yorum

Yorum Yap