SON DAKİKA HABERLERİ
  • Samsun
  • Son Güncelleme 18:53
Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU Görseli

Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

Köşe Yazarı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Diğer Köşe Yazıları

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Çoğu İnsan İyidir

 

Sosyal medyada bir çocuk psikiyatrisi uzmanı arkadaşımın paylaşımını görünce bu yazıyı yazmaya karar verdim. Şöyle diyordu: “Çocuklar doğduklarında paylaşımcı değildir; öğrenmeleri gerekir. Merhametli değildir, öğrenmeleri gerekir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ve sınırları bilmez, öğrenmeleri gerekir. İyilik doğuştan gelmez, öğretmek gerekir.”

 

Aslında felsefenin en temel sorularından biridir (Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş): “İnsan temelde iyi mi/kötü mü?

 

Goethe’nin Faust isimli kitabında ele aldığı, Tanrının Mefisto ile tartışmasının ya da kutsal kitaplarda yer alan İblis’in başkaldırısının temelinde de insanın iyi mi kötü mü olduğu sorunsalı yatar. Oswald Spengler, Batının Çöküşü isimli kitabında çağdaş Batı kültürünü Faustçu olarak tanımlar. Yani sonsuz bilgiye ve güce sahip olmak için ruhunu şeytana satan Alman mitolojik kahramanına benzetir. Kendini üstün gören ve bildiğini düşünüp, diğerlerini de düzeltilmesi gereken ötekiler olarak anlayan bir anlayış. Dostoyevski de şöyle söyler: “İnsanların toplumsal kötülük yapmasının nedeni kötü amaçları olması değil, kendilerinin ötekilerden daha iyi olduklarını ve onlar için en iyisini bildiklerini düşünmeleridir. Kendi misyonlarına olan inançları, kötülük yapmalarını sağlar çünkü ‘hakikat’e benzersiz bir erişimlerinin olduğuna inanırlar.”

 

Gelelim, “Çocuklar doğuştan iyiye mi yoksa kötüye mi yatkın?” sorunsalına. Ben 23 yıldır çocuk psikiyatrisi alanında çalışan biri olarak, onbinlerce çocuk gördüm. Çok büyük bir bölümü de ruhsal/davranışsal sorunlar nedeniyle getirilen, “düzeltilmesi” istenen çocuklardı. Ve ben neredeyse hiç kötü çocuk görmedim. Çünkü biyo-psiko-sosyal nedenler dışında onları “kötü” diye sınıflandırılan davranışlara iten bir “kötü niyet” zaten daha oluşmamıştı. Ayrıca neredeyse hepsinin fabrika ayarları da iyiliğe yönelikti.

 

Kuşkusuz çocuk psikiyatristi arkadaşım çocuk eğitiminin önemini vurgulamak için bu paylaşımı yapmıştı. Ama en temel koşullanma/önyargılardan birine düşmüş olmalıydı. “İyilik doğuştan gelmez, öğretmek gerekir.” derken katı davranışçı yaklaşım içine düşmüştü. Oysa artık çok iyi biliyoruz ki, insan davranışçılıkla açıklanamayacak kadar kompleks bir yaratık.

 

Yakın zamanda okuduğum, Rutger Bregman’ın yazdığı “Çoğu İnsan İyidir: Yeni Bir İnsanlık Tarihi” isimli kitap, benim bu alandaki düşüncelerime çok derinlikli, bilimsel bir katkı yaptı. Daha önce Akademik Akıl sitesinde yazmış olduğum “İnsan İnsan Dediğin Sadece Sapiens mi?” ve ”Kötülük ve Vicdan” başlıklı makalelerimde de söz ettiğim görüşleri net bir şekilde destekleyen bilimsel/kanıta dayalı argümanlar çok detaylıca aktarılıyordu.

 

Özetlemek gerekirse, Bregman “insanın doğuştan kötü olduğu” düşüncesinin Batı ve özellikle de Hristiyanlık inanç sisteminin yüzyıllara yaydığı dogmatik bir düşünce oluşunu savunuyordu. İnsanın zor koşullarda nasıl kötü işler yapabileceği ile ilgili yüzyıllardır inanç sistemimize empoze edilen örnekleri teker teker ele alıyor kitabında. Örneğin, savaşlarda doğal insan davranışının, bencillikten daha çok yardımlaşma olduğuna dair pek çok örnek vermiş. Aslında kötü eylemlerin, bencil, empatisiz, iktidar sahiplerinin aldığı kararlardan kaynaklandığını aktarmış. Hiyerarşinin, özgürlüğün engellenmesinin, insanı kötülüğe mecbur bırakabildiğini göstermiş.

 

Çocukların yalnız bırakıldıklarında, erişkin denetimi olmadığında nasıl birer canavara dönüşebileceğini, çünkü insanın doğasında kötülüğün galebe çaldığını savunan bir kurgu roman olan “Sineklerin Tanrısı” kitabını ve yazarını da derinlemesine ele almış. Daha sonra da gerçekten böyle bir durumda çocukların nasıl bir davranış örüntüsü geliştirebileceğinin gerçek örneklerinin peşine düşmüş.

 

Her gün dinlediğimiz haberlerin bizi insan doğası hakkında nasıl olumsuz bir önyargıya sürüklediğini aktarmış. “İnsan insanın kurdudur” diyen Hobbes’un değil de, “İnsan doğuştan tertemizdir” diye düşünen ve romantik olmakla/alaycı bir tavırla karşılanan Rousseau’nun haklı duruşunu göstermiş. İnsanı daha ziyade kötülüğe teşne bir yaratık olarak sunan Stanford hapishane deneyi, Milgram deneyleri vb. pek çok sosyal psikolojideki kült araştırmaların içyüzünü sorgulamış.

 

Sonuçta ben de –Bregman gibi- insanın kötülük ve iyilik arasında duran bir varlık olduğunu düşünüyorum. Ama fabrika ayarlarımızın iyilikten yana olduğunu, bilgisizlik ve önyargıların insanı kötülüğe sürüklediğini savunuyorum. Elinde olmayan nedenlerle (biyopsikososyal) “kötü” diye düşünülen eylem/söylemlerin de, -zaten başka seçenek yoksa- “kötülük” olarak değerlendirilemeyeceğini söylemek istiyorum.

 

O yüzden de, “İyilik doğuştan gelir, kötülük öğrenilir.” diye düşünüyorum. “Çocukların bizden değil de, bizim çocuklardan daha çok şey öğrenmemiz gerektiğini” savunuyorum.

 

Yeni bir yazıda buluşmak üzere.

 

Sıhhat ve muhabbetle…

 

Kaynaklar

https://www.akademikakil.com/insan-insan-dedigin-sadece-sapiens-mi/koraykarabekiroglu/

https://www.akademikakil.com/kotuluk-ve-vicdan/koraykarabekiroglu/

Çoğu İnsan İyidir: Yeni Bir İnsanlık Tarihi. Rutger Bregman. Mundi Kitap. 2021

 

0 Yorum

Yorum Yap