DİĞER



Serdar BARIK

Dijital Dünya

26.11.2021 10:55


İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte çok çabuk adapte olduğumuz yeni bir dünyanın içerisinde bulduk kendimizi. Adına "Dijital Dünya" dediğimiz bu düzende hepimiz hızlı bir şekilde yerimizi aldık. Elimizde bulunan akıllı telefonlarımızdan  tek dokunuşla alışveriş yapmak, fatura ödemek, merak ettiğimiz bir konu hakkında araştırma yapmak ve bunun gibi hayatı kolaylaştıran bir sürü hamle,  bize daha cazip bir dünyanın kapılarını araladı.

Günümüzde internet kullanımının mihenk taşını oluşturan sosyal medya platformları gündelik iletişimin bir parçası haline geldi. 

Sınırsız bilgiye kolay bir şekilde ulaşır olduk. Ülke yahut dünya gündemindeki gelişmelerden anında haber alma özgürlüğü tanındı hepimize. Duygularımızı ve düşüncelerimizi  paylaştığımız bu platformlar hepimize olmak istediğimiz dijital kimlikler verdi. Ayrıca sosyal medya yöneticiliği, içerik uzmanlığı, marka temsilciliği gibi bir çok iş kolunun oluşmasına olanak sağladı.

Sosyal medya platformlarının olumlu yanları kadar olumsuz yanlarının varlığı da su götürmez bir gerçektir. Türkçe'nin bozulması bu konuda çok önemli bir yer kaplar. Yazı diliyle başlayan bu yozlaşma konuşma dilimize kadar uzanıp, karşımıza bir sorun olarak çıkmaktadır.

Selam, nasılsın, aynen gibi sözcüklerin kısaltılarak "slm,nbr, aynn" şeklinde yazılması, hoşça kal  sözcüğünün "bye" olarak telaffuz edilmesi, beğenmek yerine "layklamak" sözcüğü, "k" harfinin yerine "q" harfinin kullanılması, kendini net bir şekilde ifade etmekten kaçınıp sembollere sığınarak duygularını aktarma biçimi ise bu sorunların başında yer almaktadır.

Sosyal medya platformlarındaki  sorunlardan bir tanesi de sanal zorbalıktır.Kişiyi  tehdit etmek, korkutmak, iftira atmak, hakaret etmek, nefret içeren söylemlerde bulunmak gibi insan vicdanına sığmayan bu davranışlar, maruz kalan kişi ya da kişilerin psikolojisinin bozulmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Bu platformlar çoğu zaman, insanları olduğu değil olmak istediği kişi yapmakta, bunun sonucunda ise samimiyetin çok uzağında, gerçekle örtüşmeyen sanal bir dünya görülmektedir.

Kendimize şu soruyu sormalıyız; biz bu dijital dünyanın neresindeyiz? Ya da siz hâlâ dijitalleştiremediklerimizden misiniz?