DİĞER



Ali KORKMAZ

Tarihi Yazılmamış Bir Şehir: Samsun

03.04.2021 20:37


Kuranı Kerimde Mekke’nin önemi vurgulanırken Mekke’nin konumu ve tarihsel önemine vurgu yapılarak Şehirlerin Anası (6/92) denilmektedir. İlk aşamada dikkat çekmeyen bu yapıyı biraz irdelediğimizde, ruhsuz bir yapıya sahip olan şehrin zaman içerisinde yüklendiği görev ve işlev gereği olarak ruh sahibi bir varlık gibi kimlik edindiğini ve bireyler tarafından da öyle algılandığını görmekteyiz. Bu aşamadan sonra şehir, yaşayan bir organizma gibi içerisinde yaşayan bireylerle organik bir bağ oluşturmakta ve karşılıklı iletişim gerçekleşmektedir. Mekke tarihsel süreçteki önemi nedeniyle bu unvanı hak etmiş ve yüzyıllardır da bu unvanı hakkıyla kullanmaktadır. Ancak pek çok şehir için günümüzde bu olgunun, modernleşme sürecine bağlı olarak azalmakta hatta zamanla yok olduğu da bilinen bir gerçektir.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin çeşitli şehirlerinin tarihsel ve kültürel değerlere sahip olmasının, onların tanınmasında, bilinmesinde ve algılanmasında önemli rol oynadığı bir gerçektir. Nevşehir ilinden bahsedildiği zaman peri bacaları gibi doğa harikaları yanında ilk dönem Hıristiyanların yaşadığı zulümden kaçarken bu yörede oluşturduğu yapılar hakkında da bilgi sahibi olmaktayız. Edindiğimiz bu bilgiler aynı zamanda şehrin tarihsel süreçteki önemi ve yerini göstermekle birlikte o şehirde yaşayan insanların da bu kültürel değerleri paylaşmasına, o şehre ait olduğundan dolayı bir haz duymasına, hatta daha da öteye geçerek o şehirde olmasından dolayı övünmesine de olanak tanımaktadır. İstanbul ilinden bahsedildiğinde Sultanahmet ve Ayasofya Camiinin yapılış süreci başta olmak üzere pek çok tarihsel yapı hakkında ülkemizin çoğunluğu bilgi sahibidir. Denizli ilinde Pamukkale, Van ilinde Akdamar Adası, Mersin İlinde Kızkalesi, Edirne ilinde Selimiye Camiinin o şehirlerin ayrılmaz bir parçası ve o şehirlerin belirleyicisi olması rastlantısal bir olay değildir. Ancak Samsun ilimize geldiğimizde ne yazık ki bu kadar şanslı değiliz. 19 Mayıs’ta başlayan süreci dahi dolu dolu algılayamamanın vermiş olduğu yetersizlik başta olmak üzere ilimizi diğer şehirlere göre ön plana çıkarabilecek yapılar oluşturulamamıştır. Samsun’da yaşayan insanlar bir başka şehrin tarihi ve kültürel dokusu hakkında bilgi sahibi iken kendi ili hakkında bilgi sahibi değildir. Samsun’da hangi medeniyetler gelmiş geçmiş, bu süreçte hangi önemli olaylar yaşanmış, hangi önemli kişilikler ilimizde yetişmiş ve medeniyete ne tür katkıları bulunmuş? Veya Selahiye Mahallesi, Hançerli Mahallesinin bu şehirdeki önemi ne idi? Büyük Caminin adı niçin Büyük Cami, Kurşunlu Caminin adı nereden geliyor? Subaşı, Mecidiye Samsun için ne ifade ediyor? Bu soruları kendimize sorduğumuz zaman alacağımız yanıtlar ne derece doğru ve ikna edici. Evet, bu şehirde yıllardır yaşıyoruz ama bir kez olsun bu soruları sorduk mu kendimize. Bu bireysel sorumsuzluğun gereği olarak geldiğimiz nokta. Ya bunları gündeme getirmeyen ve bu şehrin tarihini yazmak, anlatmak, kitlelere ulaştırmak sorumluluğu olanlar ne yaptı? Bugün İstanbul’u anlatmak için yapılanların ne kadarı kendi ölçeğinde de olsa ilimiz için yapıldı veya yapılmaktadır. İkiztepe Höyüğünün nerede olduğu ve ne ifade ettiği, Terme’de Amazonların varlığı, Sadrazam yetiştirmekle ünlenen Vezirköprü’nün tarihteki yeri ve önemi, genelde Samsun özelde Havza’nın milli mücadeledeki konumu, Pontus çetelerine karşı verilen mücadelede Bafra’nın durumu, Saathane Meydanının ve o meydanda bulunan görkemli çınar ağacının Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecindeki yeri, coğrafya kitaplarına sıkışan Kızılırmak ve Yeşilırmak dolayısıyla Bafra ve Çarşamba’nın ülke tarımındaki yeri ve etkin kullanımı gerçekleştiği takdirde ulusal ekonomiye olası katkısı gibi sayabileceğimiz nice değer ifade eden olayların gündemimizde yeterli düzeyde yer almadığını görmekteyiz. Asıl üzücü olan taraf ise bu eksikliğin pek çok kimse ve sivil toplum örgütleri tarafından etkili bir şekilde hissedilmediğidir. Çağdaş dünyada günübirlik yaşam süren bireylerin çevresine duyarsızlığı bir noktaya kadar hoş karşılanabilir belki. Ama bu kadar duyarsızlık; üzerinde yaşanılan, doğulan ve doyulan bir şehre vefasızlıktır. Her gün baktığımız ama göremediğimiz güzelliklere göz yummaktır. Oysa şehrin tarihini bildiğimiz takdirde geçtiğimiz veya yaşadığımız her yerin bir anlamı olacak, hatta o zaman diliminde yaşayarak o günü ve insanlarını hissedebileceğiz. Bu duygu ve düşünceler de o zaman yaşamımıza etki ederek yaşamdan haz almamızı sağlayacaktır.

Beşerlikten insan olmaya doğru giden süreçte çevreye ve tarihe olan duyarlılığımız önemli düzeyde etken faktördür. Zira beşer vasfında iken yaşam; barınma, doyma ve giyinme gibi basit ihtiyaçlarımızın karşılanması gibi olayları içermekte iken; insan olma erdemini yaşamak, yapılan her şeyden zevk almak, farklı anlamlar yüklemek, çevrenin gelişmesine ve algılanmasına katkıda bulunmak demektir. Beşer olmak, almak demektir; insan olmak ise vermek. Bu nedenle şehrin tarihsel süreçteki yerini ve önemini kavramak, şehre bu gözle bakmak ve anlam kazandırmak; insan olmanın zorunlu bir sonucu ve gereğidir. Beşer olmak ise hiçbir çaba gerektirmeyen zaten doğal olarak yapılan davranışlar sonucu ortaya çıkan içgüdüsel davranışların sonucudur. O halde var mısınız insan olma erdemini sonuna kadar yaşamaya, şehrimizin her bir köşesini, tarihsel altyapısını kavramaya ve bu amaçla bir yerlerden başlamak adına araştırmaya, öğrenmeye, öğretmeye, yaymaya. Subaşı niye Subaşı. Sahi Saathane Meydanındaki çınar ağacı ne işe yarıyordu…