DİĞER



Ali KORKMAZ

Samsun'da yok olan bir tarih , Subaşı Arastası

25.06.2021 10:26


Şehirleri yeniden düzenlemek amacıyla zaman zaman ilgili kuruluşlar tarafından yeni uygulamalar yapılmaktadır. Bazı yerler yıkılırken bazı yerler onarılır, bazı yerler eskiye benzetilerek canlandırılmaya çalışılırken bazı yerler de tamamen yıkılarak tarihin çöplüğüne fırlatılır. Oysa insanlar gelecek beklentilerinden ziyade, bugün yaşadığı güzellikler yanında geçmişte yaşadığı anılarla mutlu olur. Onlarla kişilik ve kimlik kazanır, geleceğini o kişilik ve kimliğinin yardımı ile belirlemeye çalışır. Bu yüzden geçmişi olmayan ulusların tarih sahnesine çıkmaları, çıktıkları takdirde kalıcı olmaları oldukça zordur. Kökleri olmayan ağaç misali büyüdükçe yıkılması ve köklerinden besin alamamasından kaynaklanan yetersiz beslenme sonucu ölümü kesindir. Tarihsel konularda çalışma yapan kişi ve kurumların özellikle bu olasılık üzerinde durmaları ve düzenlemeleri bu bağlamda bir kere daha değerlendirdikten sonra uygulamaya koymaları toplumsal ve tarihsel sorumluluğun gereğidir.

İlimizde tarihsel yapıların bazı illerle kıyaslandığında oldukça yetersiz olması şehrin kimlik kazanım sürecinde önünde bulunan engellerden en önemlisidir. Şehre canlılık katacak tarihsel değerlerin az olması yanında ekonomiye katkı sağlayacak olan yapılanmaların da yetersiz olması, hatta geç de olsa yeni başlamış olması ilimizin gelişmesinin önündeki engellerdendir.

Sayısı az da olsa şehrimizin ticaret merkezlerinden sayılan Çiftlik, Mecidiye, Saathane gibi yerlerin en başında gelenlerden bir tanesi de tarihsel öneme de sahip olan Subaşı’dır. Ancak bu mekân, geçen süreçte konumunu muhafaza etmekle birlikte önemini zamanla yitirme sürecine girmiş bulunmaktadır. Oysa bu haliyle bile tüm Samsun halkının yakından bildiği ve muhakkak surette yolunun düştüğü bir yerdir. Subaşı’nın önemi yaklaşık 30 yıl kadar öncesinde oldukça fazla idi. Samsun’un büyüme sürecine girmesi bu önemin azalmasına etkide bulunmuş olmakla birlikte gezerken hala eski havasını hissetmek de olası olmaktadır. İlimizde başka cazibe merkezlerinin ortaya çıkması Subaşı’nın öneminin azalmasına neden olmuştur. Aslında Subaşının öneminin azalmasının tarihsel nedenlerini iyi araştırdığımızda tek nedenin bu olmadığı da görülecektir. Yaklaşık 30 yıl kadar önce Subaşı’nın tam ortasında, bugün Subaşı Yeraltı Çarşısının üzerinde olduğu adada yol boyunca dükkanların da bulunduğu Subaşı Arastası var idi. Bu arasta o zaman Samsun’un en canlı ve hareketli ticaret merkezi idi. Bu arastanın da üzerinde bulunduğu ve Belediye ile Vakıfların ortak olduğu ada, 1960’lı yıllarda boş bir arsa iken belediyenin açmış olduğu ihaleye giren Hasan Çağlar tarafından bir ticaret merkezi gibi tasarlanarak yaşama geçirilmiştir.

Doğu tarafında bulunan ve sahibinin Ekrem Samangül olduğu Yağma Bakkal, daha o günlerde bugünkü alışveriş merkezlerinin görevini yerine getirmekte idi ve Samsun’un dört bir yanından gelen müşterilerle dolup taşardı. Samsun’da herkes Yağma Bakkalın yerini bilirdi. Tabii bakkal denince küçük bir alışveriş yeri olarak algılamamak lazım. O zamanki adı bakkal olmasına karşın büyük bir alışveriş merkezi idi. Yağma Bakkalın yan tarafında ise bir otel ve hemen yanında Ramazan Güney ve Ziya Çepni’ye ait manifatura dükkanları vardı.

Bu arastanın üç girişi vardı. En büyük girişi Unkapanı yokuşunun inişinin hemen karşısında bulunurdu. Girişte Mehmet Çepni’ye ait büfe önünden geçince girilen bu kısımda manifatura ve tuhafiye işi yapan esnaf çoğunlukta idi. Bu girişin sol tarafında Gaziler Durağına doğru Halil Yaka’ya ait kumaşçı dükkanı, Fehmi Camadan’a ait hırdavatçı dükkanı, Emrullah Beye ait kıraathane, bir otel ve Gaziler Durağına bakan kısımda o zamanlar Radyolu Fırın olarak bilinen ekmek fırını bulunmakta idi. İkinci girişi ise Mecidiye tarafında bulunmakta idi ve o girişin üzerinde o günlerde Zafer ve Sümer Sinemalarında oynayan filmlerin afişlerini görmeniz mümkündü. Bu giriş tarafında kolonya satan dükkanlar bulunmakta idi. Kolonyacı Suat ile Yıldırım kolonyalarından yayılan koku sizi daha girişte karşılardı. Hemen karşısında Fıstıkçı Ömer Dayı. Arastanın üçüncü girişi ise Kuyumcular Çarşısına inen yolun başına açılmakta idi. Bu giriş kısmından içeri girdiğinizde umumi tuvalet ve kıraathaneler bulunmaktaydı. Girişin dışında, sağ ve sol taraflarında o zamanlarda Samsun ticaretinde etkin isimlerden olan Tuhafiyeci Ahmet Yener, Saatçi Mustafa Öztürk, Ayakkabıcı Bahri Usta, Büfeci Yüksel Çepni, Tuhafiyeci Mehmet Çakır, Beyaz Eşyacı Ali Rıza Kefeli, Tuhafiyeci Halit Çebi, Manifaturacı Sabri Kıymaz, Tuhafiyeci Yılmaz Öztürk ile Kumaşçı Mustafa Yılmaz’a ait dükkânlar bulunmakta idi. Bu üç giriş arasta içerisinde birleşmekte, arastanın ortasında ise ayakkabı tamircileri, tuhafiyeci dükkânları bulunmakta idi. Tabii bir de yıllardır ayakkabı boyacılığı yapan ve konuşmasından nezaket hiçbir zaman eksik olmayan Burhan ağabeyimiz. Ayrıca ayakkabı boyacılığından meslektaşı Çalgıcı Emin Usta.

Samsun’da ticaretin henüz bu kadar gelişmediği ve bir avuç tüccarın bulunduğu dönemde bu arasta ve çevresi müşteri ile dolardı. Giriş kısımlarının ana yollar üzerinde olması bu canlılığa ayrı bir katkı sağlardı. Unkapanı girişinin hemen karşısında Çağlayan Tuhafiye bulunmakta, sahipleri Beratiye ve Murat Topçu idi. Onun karşısında Remzi Güngör, Cevat Yılmaz, Mehmet Karaca ve Dursun Ali Yıldırım ticaretle iştigal etmekteydi. Ayakkabı tamircisi Hayri Usta, Kemal Usta ve Şükrü Usta yılların ustalığını yaptıkları tamirlere yansıtmakta idiler. O zamanlar ayakkabıyı tamir ettirmek almaktan daha karlı idi. Günümüzdeki gibi ayakkabı ile yakınlık ve dostluk oluşmadan ayakkabılar eskiyerek çöpe atılmıyordu. Ayakkabı ile bir dostluk kuruluyor ve ona verilen değerin karşılığı olarak tamirat ve bakım işleri yapılarak yıllarca kullanılabiliyordu. Manifaturacılarda ise basma, pazen, empirme, keten gibi ürünlerle metre işi satışlar yapılmakta idi. Sebze ve meyve pazarına satış yapmak için gelen çiftçiler kendilerinin giyim ve evlerinin mefruşat alışverişlerini buralardan yaparlardı. Özellikle Bafra’nın Engiz köyünden gelenlerin yoğun alışveriş yaptıkları uğrak yeri idi. Arastanın ortasındaki Hasan Çepni ve Alay Rogop’a ait kıraathanelerde çay içmek ise ayrı bir zevk idi. O zamanki çayın kokusu ve tadı başka idi. Hele servis şekli o günlere özeldi. Şimdiki çay ocaklarında olduğu gibi, çay gelene kadar çayın ayakları ucuna yatırılmış şekerler serbest stilde yüzme öğrenemiyorlardı. Çay ayrı gelirdi, kıtlama şekerlerin konulduğu ve küçük ayakları bulunan şeker kapları ayrı gelirdi. Şeker ve çay, ancak içecek kişinin yardımıyla buluşabilirdi. Tabii şekerlerin de tadı ayrı idi. Sabah kahvaltıları bu güzel çaylar eşliğinde, civarda bulunan şarküterilerden alınan tulum peyniri, tereyağı, zeytin vs ve tabii ki sıcak lavaş pideler ile yapılırdı. Hele öğlen yemeği olarak yakında bulunan Tokalak Pide Salonundan alınan kıymalı pide ile çay içmek orada bulunan esnaf için ayrı bir zevk idi.

Ayakkabı tamircilerinin hemen yanında ayakkabı satıcısı olan Faruk Kocael’i de unutmamak lazım. Burada satılan ve o tarihlerde köylerimizde yoğun olarak kullanılan kara lastiklerin kokusu hala burnumda. Her ne kadar kullandığımız dönemlerde o kadar mutlu olmasak da, bu günlerden geriye baktığımızda onun da ayrı bir tadı olduğunu görüyorum. İyi ki o günleri yaşamışım. Zira elimizde kendimizi eskiye ait hissedecek veya anı olarak düşünüp mutlu olacak başka ne kaldı ki.

Arastanın iç kısmında bunlar olurken dışında da farklı bir yapı yok idi. Samsun’da hala yerini ve önemini, her şeyden öte adını koruyan; kına, tıbbi bitki vs satan dükkânlardan Karakız ve Fuat Pehlivan var idi. Önünden geçerken o harika kokuyu hissetmemeniz ve dikkatinizi çekmemesi mümkün değildi.

Bu güzelliklerin yaşandığı arastanın üzerine 1970’li yılların sonuna doğru kara bulutlar bir gün çöktü ve o zamanki belediyeden bir karar çıktı. Arasta dâhil tüm ada olduğu gibi yıkılacak ve yerine Yeraltı Çarşısı kurulacak. İlk anda düşündüğünüzde gelişen Samsun için bir yenilik, bir açılım. Dükkânların önemli bir kısmı şimdiki İlkadım Belediyesinin olduğu yere taşındı. Yıkım başladı ve Subaşı Arastasının yerine Yeraltı Çarşısı yapıldı. İlk zamanlar izolasyonun yanlış yapılması nedeniyle yapı su aldı ve zarar gördü. Şimdi cami olan yer, alışveriş merkezi olarak açıldı, ancak ilgi görmedi. Bunun üzerine alışveriş merkezi, çok eskiden bu yerde yangından yanan ve yok olan tarihi Subaşı Camisinin anısını yaşatmak amacıyla cami olarak yeniden düzenlendi.

Yeraltı Çarşısı, Samsun için çok yeni bir olaydı ve halk tarafından nasıl karşılanacağı, alışveriş amacıyla insanların ne düzeyde ilgi göstereceği konusunda bir birikim söz konusu değildi. Gerçekten de halk açıldığı günden bu yana Yeraltı Çarşısına pek ilgi göstermedi. Orada bulunan dükkânlar iş yapamamaktan dolayı defalarca el değiştirdi. Orayı halk nezdinde cazip hale getirmek amacıyla yapılan tüm düzenlemeler etkisiz kaldı. Bir zamanlar alışveriş merkezi gibi çalışan Subaşı Arastasının yerine yapılan Yeraltı Çarşısı ne yazık ki istenilen ve beklenen sinerjiyi yaratmamıştı.

Yeraltı Çarşısı olarak beklenen yararın elde edilemediği bu alan; o mıntıkayı rahatlatan, gökyüzünün rahatlıkla görüldüğü; alışveriş yapan ve o bölgeden geçmek durumunda olan insanlar için dar sokakların sıkıştırdığı ve bunalttığı şehir yaşantısından bir nebze olsun sıyrılıp kurtulmasına olanak tanıyan bir yapı olarak yerini almıştır. Ayrıca genel bir değerlendirme yaptığımızda, bir zamanlar şehre ayrı bir soluk katan bu adanın yıkılması ile bir ticari merkez yıkılmış ve yerine konulan yapı eskisinin yerini tutamadığı gibi, verimsiz bir yapı olarak kalmıştır. Dolayısıyla eskinin yok edilerek yerine yeni yapıların konulmasından her zaman olumlu sonuç beklemek yanıltıcı olabilmektedir. Şehirlerin canlılığını sağlayan, ruhsal yapısında önemli yeri ve ayrılmaz parçası olan organlarının eksilmesi veya yok edilmesi, şehrin ruhsal yapısında onulmaz yaralara yol açmaktadır. Bu nedenle kent planlayıcılarının ve uygulayıcılarının bu durumu göz önüne almaları ve düzenlemeleri ona göre yapmaları daha yararlı olacaktır. Böylece ellerinde ruh sağlığı bozulmuş bir şehir olmayacak; dinamik, geleceğe gururla ve güvenle bakan bir şehir bulacaklardır.