• Samsun
  • Son Güncelleme 20:40

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Nazım Hikmet’in bir şiirinde “sen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin? /işin kolayına kaçmadan ama / gül yanaklı bebesini emziren / melek yüzlü anneciğin resmini değil / ne mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın / ne de al çeperli elmanın …“ dediğini pek çoğumuz biliriz. Hatta mutluluk konusu geçtiği an bilenlerin aklına ilk gelen şiirdir bu. Mutlu olmak deyimini, Mersin’in Mut ilçesinden olmak dışında, gerçek anlamda ve uzun süre dolu dolu yaşamak belki kimseye nasip olmamıştır. Oysa mutluluk göreceli bir olgu olup kişinin yaşadığı zaman, mekân ve duygusal yapısı ile sıkı sıkıya ilişkilidir. Bu bağlamda şunu da belirtmek gerekir ki; yaşamımızda önemli bir yere sahip, kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan yaşadığımız şehir de, hissettiğimiz mutluluk duygusunun varlığı veya dozajını etkilemektedir.

Yaşadığımız kent olan Samsun’un iklimsel yapı olarak yaklaşık altı ay sisli-puslu bir havaya sahip olması karakteristik özelliğidir ve kentin gündemimizdeki yerini belirlemektedir. Doğada var olan her şeyin artı ve eksileri bulunmaktadır. Bu anlamda her şeyde hayır ve şer yön bulunmakta, ruh durumumuza göre bu hallerden birini seçmekte ve ön plana çıkarmaktayız. Böylece olaylar ve eşyalardaki hayır veya şer yönünü kendimiz belirleyerek geliştirmekte ve yaşamaktayız. Yoksa bizatihi olay veya şeylerin kendisi yaşamımızı belirlememektedir. Bu anlamda Samsun’un iklimsel yapısı veya fiziki görünümü tek başına bizi mutlu veya mutsuz etmemektedir. Aradığımız şeyi bulduğumuz oranda bu kentten kaynaklanan mutluluğu yaşamakta, aksi durumda ise suçu kentin üzerine atarak rahatlama yolunu seçmekteyiz. Çoğu zaman bu kentten kaçış, başka yerlere gidiş özlemin de ötesinde bir kurtuluş olarak görülmektedir. Oysa gidilen veya gidilecek olan yer, ne buradan daha güzeldir ne de bizim beklentilerimize tam manasıyla yanıt verebilecektir. Yanıt verdiğini sandığımız noktada ise, aslında bizden bir şeyler alarak verdiğini görmeyeceğiz, ya da görmek istemeyeceğiz.

Samsun’u sevmek ve bu şehirde mutlu olmak için binlerce neden ve kişi öne sürebileceğimiz gibi, sevmemek ve mutsuz olmak için de benzer nedenler ileri sürebiliriz. Oysa bu bakış açımız, yaşadıklarımızdan etkilenen ruh yapımızdan başka bir şey değildir. Bizim sevme gerekçesi olarak öne sürdüğümüz şey, bir başkası için nefret etme sebebi olabilir. O halde en güzeli sevmek. Hele sevdiğinizi alamadığınız durumlarda ise aldığınızı sevmek en güzeli. Mutluluğun başlangıcıdır belki de.

Samsun’u sevmeye etki eden birkaç faktör saymak gerekirse eminim ki her birimiz onlarcasını bulabiliriz. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz yer olmasından da öte neden sevmeli Samsun’u. Kıvrım kıvrım ve eğimli yolları, ince ve dar sokakları ayrı bir güzeldir. Hatta nem kokan bazı sokakları ayrı bir hava verir gezenlere. Araç girme olasılığının olmadığı mekânlardaki küçük çay ocaklarında çay içmek ayrı bir zevk. Sizi alıp çok eskilere götüreceğinden emin olabilirsiniz bu yerlerin. Saathane ve Hançerli Mahallesi civarında bu tip yerler bulmak mümkün. Samsun’un belki İstanbul kadar tarihi eseri yok ama, sadece 19 Mayıs 1919 tarihi bile ayrı bir anlam katar, şehrin adı duyulduğunda. Sıhhiye Okulu ve Piyade Alayının bulunması kente ayrı bir canlılık ve hava verir. Hele askerliği esnasında Samsunlu kızlarla tanışıp evlenenlere ülkemizin dört bir yanında rastlamak rutin bir olgu olmuştur. Nice mutlu yaşantılara başlangıç olmuştur Samsun’da askerlik yapmak. Aynı yapıyı üniversite de görmek olası. Kentin sosyokültürel dokusunda -belki bir Çukurova Üniversitesinin Adana üzerinde olduğu kadar etkisi olmasa da- Ondokuz Mayıs Üniversitesi ayrı bir güzelliktir. Ülkenin dört bir yanından gelen ve evrensel kültürü elde etmek anlamında gayret sarf eden gençlere bir açılım sağlamaktadır. Burada eğitim görenler için ülkemizin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir yeri olan kentteki bu havayı iliklerine kadar hissetmek, bundan sonraki yaşamlarında da belirleyici olacaktır. Nerede bağımsızlık ve özgürlük konusu geçse ulusal anlamda bu düşünce ve duyguların yaşandığı kentte okumanın mutluluğunu yansıtacaklardır çevrelerine.

Eski Samsun diye niteleyebileceğimiz Saathane, Selahiye, Hançerli, Cedit, Kökçüoğlu, Unkapanı, Zeytinlik vs ayrı bir tat verir bilenlere. Belki her biri kentsel dönüşüm çerçevesinde yakın bir gelecekte yok olacak ama oralarda yaşamış olmak, gezmiş olmak bir ayrıcalıktır bilenler için. Modern çizgilerin hakim olduğu mahalle ve semtlere karşı bir başkaldırı, bir direnme, bir alternatif olma özelliğini koruyan bu mahalleler hala eski özelliklerini saklamaktadırlar. Komşuluk ilişkilerinin akrabalık ilişkilerinden önde geldiği, komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturunun egemen olduğu, akşamları bireysel yaşantının depresyona sevk etme olasılığının neredeyse sıfır olduğu yerlerdir bu mahalleler. Buralarda yaşama ayrıcalığını tatmış olanların yeni modern kentlerde, geçici bir rahatlık duygusu dışında mutlu olmaları olası değildir. Pencerelerinde çiçeklerin bulunduğu, kapılarında gece yarılarına kadar sohbetlerin edildiği, çay içilip çekirdek yenildiği bu mahallelerde dostluklar adeta perçinlenir. Buradan gurbete gidenlerin ilk eksikliğini duydukları şeydir bu paylaşım. İşte bu kentte hala bunlar vardır. Hala maddi kaygı gözetmeden bu dostlukların yürütüldüğü, mutlulukların paylaşıldığı mahalleler bulunmaktadır.

Sonra Samsun’da dört mevsimin yaşanması ise ayrı bir zevktir. Ülkemizin güneyinde bu zevkten mahrum olan ve dört mevsimi belli belirsiz bir şekilde yaşayanlar olduğunu göz önüne aldığımızda. Nisan yağmurlarını doya doya yaşayan kenttir Samsun. Hele gençlik aşklarının nisan yağmuruna benzemesi yok mu. Kim yaşamadı ki nisan yağmurlarını bu kentte, ya da yaşamak istemez. Çiftlikte gezerken nisan yağmuru ile ıslanmak, o yağmurdan payına düşeni almak ne güzeldir. İşte size Samsun’u sevmek için en güzel neden. Yaşadığınız nisan ayındaki ıslatmayan o yağmurdan sonra Samsun sizin de mutluluk kaynağınız olacaktır.

Samsun’un altı ay kadar süren sisli-puslu havasını da sevebilirsiniz. Romantizmin iklimsel yansıması, düşünsel tetikleyicisidir bu havalar. Yaşama sürekli rasyonel bakışın beraberinde getireceği sıkıntıları aşmak için romantizm bir çıkış kapısı olacaksa, Samsun biçilmiş kaftandır. Hangimiz Samsun’un bu havalarında hüzünlenmedik, düşünceler dalmadık ki, bir şarkı bizi alıp uzaklara bir yerlere, birilerine götürmedi ki. Orhan Veli’nin dediği gibi “beni bu güzel havalar mahvetti…”.

Bizler, sizler ve herkes mutlu olmak için bu kentte bir şeyler bulabiliyorsak o andan itibaren bu kent de mutlu olacaktır, hatta adı mutluluk şehri olacaktır. Bu kadar güzelliği esirgememek gerek bu kentten. Her ne kadar çağdaş insan hep alıcı rol üstlenmişse de, bir an olsun paylaşmak gerek bu kentle bir şeyleri. Ya da yaşamımızın bir yerine, anılarda da olsa bu kenti yerleştirmek, yaşatmak. Ne de olsa mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, siz de bu kentle paylaşın mutluluğunuzu, ona da yer verin mutlu anlarınızda. Siz de mutluluğun resmini yaşamınıza resmederken, Samsun’u da bir yerine yerleştirin. İşin kolayına kaçarak da olsa...

2 Yorum

  • Yakup ÇELİK Görseli

    Yakup ÇELİK, 24.05.2021 10:34

    Yüreğine, emeğine, kalemine sağlık hocam muhteşem yazmışsınız.

  • Mustafa Öner Görseli

    Mustafa Öner, 21.05.2021 12:27

    "...akşamları bireysel yaşantının depresyona sevk etme olasılığının neredeyse sıfır olduğu yerlerdir bu mahalleler."

Yorum Yap