SON DAKİKA HABERLERİ
  • Samsun
  • Son Güncelleme 20:15
Koronavirüsün psikolojik etkisi Görseli
SAMSUN

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hatice Güz, “Koronavirüs küresel salgını ile birlikte birçok psikolojik sorun da artış gösterdi. Bunlar kaygı, endişe, yeme ve uyku bozuklukları, depresyon, aile içi çatışmalar, intihar düşünceleri. Koronavirüs toplum için aslında ciddi bir travmatik süreci de beraberinde getirdi” dedi.

Samsun OMÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hatice Güz, Kovid-19 pandemisinin insanları hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkilemeye devam ettiğini söyledi. Hastalık, ölüm ve gelecek ile ilgili belirsizliklerin toplumlar için önemli psikolojik stres faktörleri olduğunu dile getiren Prof.Dr. Güz, “Bunun yanında pandemi döneminde hastalığın yayılmasından korunmak amacı ile yürütülen sosyal izolasyon önlemleri de toplum ruh sağlığı üzerine bir tehdit gibi görünmektedir. Yüksek enfeksiyon ve mortalite oranı nedeni ile COVID-19’un toplum içerisinde kaygı uyandırması beklenir bir durumdur, ancak daha önce yaşanan pandemilere de baktığımız zaman insanların verdikleri tepkiler ve kaygı düzeyleri açısından farklılık gösterdiği bilinmektedir” dedi.

Prof.Dr. Güz, kimi insanların hastalık ile ilgili çok yoğun anksiyete yaşadıklarını, tedavi gerektirebilecek düzeyde klinik olarak anlamlı sıkıntı ve fonksiyonel bozukluk gösterebileceklerinin izlendiğini söyleyerek “Genel olarak hastalık ile ilgili orta düzeyde bir korku veya endişe, insanları sağlık tehditleriyle başa çıkmaya motive edebilirken, şiddetli sıkıntının zayıflatıcı olabileceği bilinmektedir” diyerek sözlerine şöyle devam etti:



‘Kaygıyı kontrol edemediğimizde paniğe dönüşmeye başlar’

“Koronavirüs küresel salgını ile birlikte birçok psikolojik sorun da artış gösterdi. Bunlar kaygı, endişe, yeme ve uyku bozuklukları, depresyon, aile içi çatışmalar, intihar düşünceleri. Koronavirüs toplum için aslında ciddi bir travmatik süreci de beraberinde getirdi. İnsanlar uzayan  bu travmatik süreç ve  bilinmezliğin sonucunda yoğun stres ve kaygı yaşadılar. Aslında günlük yaşamımızda endişe ve kaygı duyabileceğimiz birçok durumla karşı karşıya kalıyoruz. ‘Kaygı’ makul seviyedeyse bizleri hayata hazırlar ve tedbir almamıza yardım eder. Bu noktada kaygı kötü bir şey değil iyi bir şeydir; fakat kaygıyı kontrol edemediğimizde paniğe dönüşmeye başlar. Bu durum günlük yaşamımızı olumsuz yönde etkiler.  Anksiyete, odaklanamama, çabuk öfkelenme, tahammülsüzlük gibi birçok psikolojik sorunu tetikler.”



‘Kovid-19 gerçeğini kabullenmeliyiz’

İnsanların Kovid-19 salgını ile ilgili kafalarında birçok soru dönüp dururken, ‘Acaba bana da bulaşır mı? Aileme bulaştırır mıyım?’ düşünceleriyle hayatı tam anlamıyla yaşayamadıklarını dile getireren Prof.Dr. Güz, “Kendimizi ve yakınlarımızı korumaya çalışırken hayatımızı riske atmış oluyoruz. Peki bu noktada ne yapmalıyız? Kovid-19 diye bir gerçek var bunu kabullenmeliyiz. Riski hiçbir zaman sıfıra indiremeyiz. Gerekli tedbirleri alarak hayatımızı engellemesine, panik noktasına ulaşmasına izin vermemeliyiz. Stres, korku, kaygı bağışıklık sistemimizi zayıf düşüren olumsuz duygulardır. Bu duygularımızı kontrol altına alırsak vücudumuzu virüsle mücadele etmesi için hazırlamış oluruz” diye konuştu.


‘Spor yapıp hobi edinmek psikolojik sağlığa iyi gelir’

Prof.Dr. Güz, spor ve egzersiz yapmanın, bazı hobiler edinmenin, çalışmanın ve yeni bilgiler edinmenin psikolojik sağlığa iyi geleceğini dile getirerek “Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak tüm dünyanın maruz kaldığı bu travmatik süreci atlatmanıza yardımcı olacaktır. Esasen bu bir tür ‘kaçınmak’ unutmaya çalışmak gibi bir şeydir. Bu sayede  kaygı düzeyimizi en aza indirir, kontrol altında tutabilir ve ruh sağlığımızı koruyabiliriz” şeklinde konuştu.

 

0 Yorum

Yorum Yap