• Samsun
  • Son Güncelleme 22:20
AB doğayı korumak için harekete geçti Görseli
GÜNDEM

2030 yılına kadar karanın ve okyanusların yüzde 30’unu sıkı koruma altına almayı amaçlayan Avrupa Birliği’nde şu anda karasal alanın yüzde 3’ü deniz alanlarının ise yüzde 1’i sıkı koruma altında.

Bu gönderiyi paylaşabilirsiniz!

Avrupa Birliği, “Green Deal” projesinin bir parçası olarak hayata geçirdiği ‘Biyoçeşitlilik Stratejisi’ ile 2030 yılına kadar insanlara, iklime, atmosfere ve gezegene yarar sağlayacak düzenlemelere gitmeyi hedefliyor.

10 yıllık plan doğrultusunda, okyanus ve karanın yüzde 30’u sıkı koruma altına alınacak. 3 milyar ağaç dikilecek ve kimyasal pestisit kullanımı ve riski yüzde 50 azaltılacak.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, iklim değişikliği, hızla artan biyoçeşitlilik kaybı ve yıkıcı salgın hastalıkların yayılmasının net bir mesaj gönderdiğini söylüyor:

“Doğa ile olan bozuk ilişkimizi düzeltmenin zamanı geldi!”

Son yıllarda iklim değişikliği, denizlerin korunması ve karbon ayak izinin azaltılması noktasında projeler devreye alan ve bunları paydaşları ile sürdürülebilir hale getirmeye çalışan Avrupa Birliği (AB), son olarak ‘Biyoçeşitlilik Stratejisi’ni açıkladı.



Strateji, AB’nin duyurduğu Yeşil Anlaşma’nın (Green Deal) bir parçası. Biyoçeşitlilik Stratejisi, Avrupa’nın biyolojik çeşitliliğini 2030 yılına kadar insanlara, iklime, atmosfere ve gezegene yarar sağlayacak şekilde düzeltmeyi hedefliyor.

Kara ve okyanusların yüzde 30’u sıkı korunacak

Çevreci guruplar, STK’lar ve doğa ile alakalı çalışmalar yürüten bilim insanları tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanan plan doğrultusunda Avrupa Komisyonu, AB’nin kara ve okyanuslarının yüzde 30’unu, Yeşil Anlaşma’nın bir parçası olarak “sıkı koruma” altına alacak.

Bu da biyoçeşitliliği artırmak adına politik yönetimin yanında hiçbir insan müdahalesine izin verilmeyeceği anlamına geliyor.

Sıkı korunacak alanlar; birincil öncelikteki alanlar, eski büyüme ormanları, turbalıklar, sulak alanlar ve otlaklar gibi karbonca zengin habitatları içerecek. Bu doğrultuda Komisyon, üye ülkelerden 2023 yılına kadar korunacak bölgeleri ve ekolojik koridorları belirlemelerini istiyor.

Avrupa Birliği nezdinde şu anda karasal alanın yüzde 3’ü deniz alanlarının ise yüzde 1’i sıkı koruma altında.

10 yıllık plan, kimyasal pestisitlerin kullanımını ve etkilerini yüzde 50 azaltma, 2030 yılına kadar 3 milyar ağaç dikme ve tozlaştırıcıların sayısındaki düşüşün önüne geçip durumu tersine çevirme taahhütlerini de içeriyor.

Avrupa Komisyonu, strateji planını finanse etmek için yılda en az 20 milyar Euro artırmayı hedefliyor. Para, Avrupa Birliği ve ulusal düzeydeki özel ve kamu fonlarından temin edilecek.

Stratejiye yönelik yayınlanan raporda, AB’nin iklim bütçesinin önemli bir kısmının biyolojik çeşitliliğe yatırılacağı da bildirildi. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Biyoçeşitlilik Kıdemli Politika Sorumlusu Sabien Leemans, konuya dair yaptığı açıklamada, “Bu rakam, muhtemelen hedeflenen ölçek için yeterli olmayacaktır ancak ilk kez somut bir rakamdan bahsediliyor. Bu bile büyük bir gelişme” şeklinde yorum yaptı.

AB’nin 2030 hedef tahtası

• Planın finansmanı için yıllık 20 milyar Euro artırılması
• Yeşil alanların ve denizlerin yüzde 30’unun sıkı koruma altında alınması
• Tozlaştırıcıların nüfus kaybının azaltılması ve durumun tersine çevrilmesi
• Pestisit kullanımının yüzde 50 azaltılması
• 3 milyar ağaç dikilmesi
• AB nehirlerinin en az 25 bin km’sinin serbest akış durumuna getirilmesi

Doğa ile bozulan ilişkiyi onarmak

Raporda, COVID-19 salgınının çevre ve insan sağlığı arasındaki bağlantıyı daha net vurguladığı ve eylem durumunun her zamankinden daha net hale geldiği de vurgulanıyor.

Komisyon, stratejinin AB’nin COVID-19 ile mücadelesinde “merkezi bir öğe” olacağını vurguluyor. Diğer yandan bilim insanları da bulaşıcı hastalık salgınlarının artan sıklığını biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaştırma, habitatların yok edilmesi ve yasa dışı hayvan ticareti ile ilişkilendiriyor.

AB yetkilileri için biyoçeşitlilik planı, iklim krizi ile mücadelede madalyonun diğer yüzünü temsil ediyor. AB’nin Çevre ve Okyanuslar Komiseri Virginijus Sinkevičius, konuya dair açıklamasında “Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmadan biyoçeşitlilik kaybını durduramıyor ve tersine çeviremiyoruz. Doğa ile ilişkimiz büyük oranda bozuldu çünkü ara bağlantıları kaybettik, çünkü eylemlerimizin hiçbir sonucu yokmuş gibi davrandık. Bu strateji, bunu değiştirmek için bir şans” dedi.

Avrupa Komisyonu’nun açıklamış olduğu yeni strateji, Birleşmiş Milletler’in (BM) ocak ayında yayınladığı Biyoçeşitlilik Sözleşmesi – COP15 ile de uyumlu bir içeriğe sahip. BM’nin COVID-19 sebebiyle ertelediği sözleşme toplantısı, 2021 yılında Çin’in Kunming kentinde masaya yatırılacak.

BM, 190 ülkeden delegelerin önümüzdeki 10 yıl içinde küresel biyoçeşitlilik hedeflerini artırmalarını ve gezegenin en az yüzde 30’unun koruma altına alınmasını bekliyor. AB’nin erken attığı bu adım ise diğer ülkeler için liderlik ve takip anlamına gelecek.

Bİyoçeşitliliği neden korumalıyız?

• Biyoçeşitlilik kaybı ve iklim krizi birbirine bağlı konular ve birbirlerini şiddetlendirir.
• Gezegenin ve ekonominin geleceği biyoçeşitliliğe bağlı.
• Küresel GSYİH’nin yüzde 50’si, 40 trilyon Euro, doğaya bağlı.
• Deniz stoklarının korunması, deniz ürünleri endüstrisinin yıllık kârını 49+ milyar Euro artırabilir.
• Yabani türlerin küresel nüfusu son 40 yılda yüzde 60 azaldı.
• 1 milyon türün nesli tükenme riski ile karşı karşıya.
• Küresel gıda üretiminin yüzde 75’i, bitki türlerinin devamlılığına ve tozlaştırıcılara bağlı

Kaynak : TURMEPA

0 Yorum

Yorum Yap