DİĞER



Ümran TURANOĞLU

Dünya’nın Kanayan Yarası Çocuk İstismarı

05.05.2021 14:39


Köşe yazısı yazmaya karar verirken özellikle ele almak, üzerine konuşmak istediğim konuların toplumu doğrudan ilgilendiren, 7’den 70’e hepimizin içinde yara açmış konular olmasına karar vermiştim. Bunun üzerine “Kadın, Vicdan ve Merhamet” konulu ilkyazımı sizlerle buluşturmuştum. Şimdi ise yine bu konuyla bağlantılı olarak “Çocuk İstismarı” konusunu konuşalım istiyorum.

Çocuk istismarı, en net şekilde bir yetişkin tarafından bir çocuğa fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılması olarak tanımlanmaktadır. Bir çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen bu durum ne yazık ki hem ülkemizde hem de tüm dünyada sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Başta ülkemiz olmak üzere tüm ülkelerde fail ne kadar ağır cezalara çarptırılırsa çarptırılsın maalesef bu durumun önüne geçmek mümkün olmuyor. Resmi verilere baktığımızda cinsel istismara uğrayan çocukların %30’unun 2-5 yaş arası, %40’ının 6-10 yaş arası, %30’unun ise 11-17 yaş arası çocuklar olduğunu görüyoruz. Bu verilerin %70 gibi büyük bir kısmını küçük yaş grubu çocukların oluşturması oldukça dikkat çekici. Kendini yeni tanımaya başlamış, anne ya da babasının yönlendirmesiyle hareket eden, ifade özgürlüğünü henüz ele almamış bir çocuğun büyümeye ilk adım attığı anlarda cinsel istismara maruz kalması ne acı değil mi? Üstelik şaşırtıcı olan istismarcıların %80’inin çocuğun tanıdığı birinin olması.

Hemen hemen her gün tv programlarında, gazetelerde, radyolarda çocuk istismarına dair haberler görmek dinlemek mümkün. Verilen tüm cezalara ve alınan tüm tedbirlere rağmen oranların bu kadar yüksek olması ve belki de her geçen gün artması oldukça ürkütücü. Ürkütücü olan bir diğer durum ise istismarcıların çocuğun tanıdığı biri olması. Yani bir diğer deyişle istismarcının çocuğun ağabeyi, amcası, dayısı, kuzeni hatta ve hatta anne-babası olması. Evet evet yanlış duymadınız! Bu gün öz ya da üvey anne-babası tarafından cinsel istismara maruz kalmış çocuk sayısının yukarıda okuduğunuz oranlardan hiçbir farkı yok ne yazık ki. Ne insanlığa ne de insan vicdanına sığmayan bu durumun bir çocuğun annesi ya da babası tarafından kendisine yaşatılması ne büyük bir acı değil mi? Sizi hayata getirenin size hayatınızın en büyük acısını yaşatıyor olması ne acı… Daha geçenlerde annesi ile izlediği bir dizide istismar sahnesinden aldığı cesaret ile itirafçı olan babası tarafından çok küçük yaştan beri cinsel istismara uğradığını dile getiren bir kız çocuğuna hep birlikte üzülüp gözyaşı dökmüştük.

Toplumun her kesiminde görülen bu durumun ne dini ne sağı ne solu ne ırkı nede dili yok, olamaz! Ancak sesi olabilir! Cinsel istismar bir insanlık suçudur ve yalnızca hükümeti, yargıyı, sağı solu sorumlu göstermek kabul edilir bir şey değildir. Hangi dinden hangi partiden olursa olsun insanlığın ortak sorunudur. Her şeyden önce biz ebeveynlere düşen ise her ne olursa olsun sesini yüksek çıkarabilen, gözü pek ve cesaret sahibi çocuklar yetiştirmektir.

Bir çocuğun cinsel istismara uğraması kadar kötü bir durum varsa oda uğradığı bu haksızlığa susuyor ya da susmak zorunda bırakılıyor olmasıdır. Bir çocuğa ailesi tarafından yapılmış en büyük kötülük onu cesaretli ve özgüvenli yetiştirememiş olmasıdır. Bırakın çocuklarımız bağırmayı, kızmayı, tepkisini anında ve sonrasında gösterebilmeyi öğrensinler. Efendilik adı altında özgüveni annesi ve babasının iradesine kurban gitmiş çocuklar yetiştirmeyin. Aksi halde geri dönüşü olmayan bir yola girmeye mahkûm olursunuz.

Ve unutmayın ki, hayatta hiçbir şey bir çocuğun gözlerindeki gülümsemenin yerini gözyaşlarının almasından daha elim değildir…